LinkedIn Algoritmasında Öne Çıkmanın Yeni Anahtarı: 5 Soruda Dwell Time/Bekleme Süresi’ni Keşfedin

Gamze Nurluoğlu
3 min readDec 23, 2024

--

LinkedIn Dwell Time ile içeriklerinizin sessiz etkileşim gücünü keşfetmeye hazır mısınız?

Linkedin’de içeriklerimi görüyorlar, okuyorlar ama etkileşim vermiyorlar diye düşünüyorsanız üzülmeyin, motivasyonunuzu hiç kaybetmeyin. Haydi gelin sizi Linkedin Dwell Time metriği tanıştırayım.

Linkedin Dwell Time yani Bekleme Süresi metriği; algoritmada pasif tüketim kategorisinde bir etkileşim aracı olarak karşımızda.

🔑 Dwell Time: Daha fazla zaman = Daha fazla ilgi = Daha fazla görünürlük.

1. Bekleme süresi nedir?

Bekleme süresi; bir kullanıcının LinkedIn’deki içeriğinizi görüntülemek için harcadığı zamanın ve içeriğinizin hedef kitlenizin dikkatini ne kadar süre çektiğinin ölçüsü aslında ve algoritma 2 tür bekleme süresi baz alınıyor.

Birincisi, bir üye ana akışta gezinirken, ana akışta güncellemenin en az yarısının görünür olduğu zamanı ölçmeye başlayan “feed’de” bekleme süresi.

İkincisi ise ana akışta bir güncellemeye tıklandıktan sonra içerikte harcanan zaman olan “tıklamadan sonra” bekleme süresidir.

2. Peki bekleme süreleri neden önemli ve nasıl çalışıyor?

Araştırmalar, LinkedIn’de haftalık aktif kullanıcıların önemli bir kısmının, herhangi bir tepki vermeden içerikleri okuduğunu ve izlediğini gösteriyor. Biz bu kullanıcılara pasif tüketiciler diyoruz.

Bu pasif tüketiciler için bekleme süresi, içeriğin onların ilgisini çektiğinin sessiz bir göstergesi. Özellikle videolar gibi bazı içerik türlerinde, kullanıcılar etkileşimde bulunmadan uzun süre izleyebilir. İşte bu yüzden, bekleme süresi yalnızca içeriğin kalitesini değil, aynı zamanda alaka düzeyini de gözler önüne seren bir ölçüt haline geliyor. Bu noktada Linkedin mühendisleri algoritmada artık dwell time yani bekleme süresinin önemini ve etkisini de işlemeye başlıyor.

İçerikler kullanıcı davranışı ile algoritmada 2 şekilde optimize oluyor;

  • Pasif Optimizasyon: Tıklamalar, bekleme süresi vb. gibi pasif davranışlar.
  • Aktif Optimizasyon: Yorumlar, yeniden paylaşımlar vb. gibi aktif katkı davranışları.

LinkedIn’in verilerine göre, birçok kullanıcı içerikle pasif olarak etkileşim kurarken, bu gizli sinyaller platformdaki içerik stratejilerinin yeniden şekillenmesine yardımcı oluyor. Unutmayın, bir gönderinin değeri sadece görünür etkileşimlerde değil, aynı zamanda onu okuyup üzerinde düşünen sessiz takipçilerde de saklı.

3. Bekleme süresi Linkedin kullanıcıları için ne ifade ediyor?

Biliyorum özellikle bilgi, deneyim içeren ve gerçekten emek isteyen içerikler ürettiğiniz de ve bunlar beğeni-yorum etkileşimi almayınca çoğu zaman üzülüyorsunuz ve hatta motivasyon kaybediyorsunuz. Ama aslında siz de içten içe onların okunduğunu da biliyorsunuz. İşte Linkedin’de artık bu okunmaya ve bilgiye daha çok değer vermeye başladı.

Evet virallik etkileşim ile geliyor doğru ama Linkedin’de virallik değil doğru konumlanma kazandırıyor unutmayın.

4. Bekleme sürelerimizi nasıl ölçeriz?

Bekleme süresini bugün bir analiz olarak göremiyoruz Linkedin’de ancak şu noktalardan çıkarım yapabilirsiniz:

Görüntüleme ve etkileşim: Görüntüleme sayınız yüksek ancak etkileşim sayısı düşükse; bu gönderide iyi bir kalma süresini, ancak düşük aktif katılımı gösterebilir.

Yorum kalitesi: Derinlemesine ve düşünceli yorumlar, kullanıcıların içeriğinizi anlamak ve benimsemek için zaman harcadığını gösterir.

Profil görüntülemeleri: Bir gönderinin ardından profil görüntülemelerinde yaşanan artış, içeriğinizin kullanıcıları sizin hakkınızda daha fazla bilgi edinmeye teşvik ettiğini gösterir.

5. İçeriklerimizdeki bekleme sürelerini nasıl arttırırız?

Bekleme süresi (dwell time), LinkedIn’deki içeriklerimizin performansı için kritik bir metrik. Bu süreyi artırmanın yolu, içerik kalitesini her zaman yüksek tutmak ve kullanıcı deneyimini ön planda tutmaktan geçiyor. İşte etkili stratejiler:

📌 1. İlgi Çekici Başlıklar Oluşturun:
Başlıklarınız okuyucuyu duraklatmalı ve merak uyandırmalı. Çarpıcı ifadeler ve dikkat çekici sorular kullanarak ilgiyi yakalayın.

📌 2. Hikayeleştirmenin Gücünü Kullanın:
Hikayeler, okuyucunun içerikle bağ kurmasını sağlar. Kendi deneyimlerinizi veya ilham verici olayları paylaşarak içeriğinize insani bir dokunuş katın.

📌 3. Görselleri Stratejik Şekilde Kullanın:
İyi seçilmiş görseller, dikkat çekmekle kalmaz, mesajınızı güçlendirir. Hareketli GIF’ler veya infografikler gibi dinamik görsel unsurlar kullanmayı deneyin.

📌 4. Bilgi ve Faydaya Odaklanın:
İçeriğiniz okuyucuya bir değer sunmalı. Trend veriler, kısa rehberler veya pratik ipuçları paylaşarak faydalı olun.

📌 5. Mobil Uyumlu İçerikler Üretin:
Unutmayın, LinkedIn trafiğinin %85’i mobil cihazlardan geliyor. Paragrafları kısa tutun, kolay okunabilir bir format kullanın ve görsellerin mobil uyumluluğunu kontrol edin.

Dwell time, içeriğinizin başarısında belirleyici bir rol oynar. Doğru stratejilerle hem dikkat çekebilir hem de içeriğinizin iz bırakmasını sağlayabilirsiniz.

İçeriği Linkedln’de okumak ve bağlantılarınız ile paylaşmak isterseniz buraya tıklamanız yeterli :)

--

--

Gamze Nurluoğlu
Gamze Nurluoğlu

Written by Gamze Nurluoğlu

Digital Brand: Digital Marketing I Social Media I Advertising I Linkedin: gamzenurluoglu

No responses yet