Yazılar ile Geçmişe Yolculuk
Bugün eski bir mail adresimi açmam gerekti. Yaklaşık 4–5 yıldır girmediğim şifresini zorlukla hatırladığım bir mail adresi.
Girmeyi başarıp işimi hallettikten sonra içindeki maillere, dosyalarıma göz attım. Yıllar önce yazdığım tüm yazıları kendim için bir kitap haline dönüştürüp buraya saklamıştım. Sonra unutmuşum.
Ben yazmaya ilk 10 yaşımda günlük tutarak başladım. İlk günlüğümün adı Tweety hatta. Biliyorum çok yaratıcı değil ama çok severdim.
Sonra biraz büyüyünce adı değişti Gazoz oldu. Gazoz benim en yakın arkadaşımdı. Akran zorbalığı yaşarken yanımda Gazoz vardı mesela. Ona anlatırdım. İnsanın kelimeleri en büyük dostu derler hem.
Hep yazdım. Günlükler yerini daha sonra yazılara, şiirlere, denemelere bıraktı. Malum liseye geçince serde aşkta oluyor şiirsiz olmaz :)
Günlüklerim hala duruyor evde. Onun üstüne bu yazıları bulmak ve tekrar göz atmak bana o kadar iyi geldi ki. 17 yaşımda nasıl hissettiğimi okudum mesela. Neyin beni üzdüğünü, neyin mutlu ettiğini, o zamanlar nasıl düşündüğümü. Benim için dönüm noktası olan 19 yaşımı okudum mesela. O yaşları okumak bugün o kadar anlamlı ki. 21 yaşıma kadar yazdığım tüm herşey karşıma çıktı. Belki Instagram blogumda kullanırım bu yazıları diye indirdim dosyaları hemen.
Hala daha günlük tutarım biliyor musunuz? Öyle dijitalde falan değil kaleme, kağıda dokunarak. Her akşam, hiç yazmasam 1 sayfa yazarım. Yazmadan uyumam ki o günü kapatabileyim. Bugün dedim ki iyi ki yazmaktan vazgeçmemişim. Çünkü 10 yıl sonra da bugünü okuyacağım.
Ben hep söylerim yazmak dünyadaki en büyük güç diye. Çok iyi yazmanıza gerek yok kimse yazar olmanızı beklemiyor. O yüzden ben yazamam, yazmayı sevmiyorum demeyin. İnsan yazdıkça gelişiyor, kendini geliştiriyor inanın.
O yüzden yazın.
Çocuklarınıza yazmayı sevdirin. Kaleme, kağıda alışsınlar. Belki hepsi birer yazar olmayacaklar ama kelimeler ile kendini ifade edebilecek kadar güçlü olacaklar.
Bol yazılı günlere :)